Merhaba blog,
yine uzun zamandir is hakkinda bahsedecektim degil mi ben? Ama bir turlu firsat olmadi, iste neyse bugun bir seyler karalayalim dedim. Son zamanda fazla ilginc seyler olmuyor, ya da aslinda her zaman ilgincti de, bize artik normal geliyor sayilir..
1 nisanda cok onemli bir deadline'imiz vardi, ve tabii ki onu alamadik, herhalde sirf Rijswijk olarak her kimlik numarasini bir ay icinde bizim bitireblecegimizi dusunmeleri dahi ilk basta buyuk bir hataydi, kaldi ki Utrecht'te 5 tane unit calisiyormus bu islemleri yapmayan, madem bir isin bitmesini istiyorsun, herkesi ayni proses uzerine calistiraniza.. neyse buyuklerin her daim bildikleri bir sey vardir, bizi ilgilendirmez, deadline boylelikle 1 temmuza kadar sarkti ama.. al iste 1 hafta kaldi halen 2006 vergi yilini bitiremedik, bitirttiremediler :P Neyse iste mayis ayinda epey bir rahatladi biz de..
Bizim Ekrem ismindeki is arkadasimiz, biz ise basladigimiz siralar cok ciddi bir cocuktu, bizden once baslamis zaten. Ne bileyim boyle uslu efendi gibi geliyordu bize. Martta baska bir ise basladi ama 1 ay anca kaldi geri geldi, bizi cok ozlemis mis guya (tabii hicbirimiz inanmadik ama olsun :P ) ama dondugunden beri o eski uslu efendi cocuk gitmis, yerine hicbir seyi umursamayan, ciddiyeti bilmeyen, simarik bir cocuk gelmisti, yani cocuk kelimesinin tam manasinda bir cocuk :P Neyse iste, Murat ve bu iphone ilk ciktiginda direk gidip aldilar, o andan itibaren zaten dunya ile olan irtibatlari tamamen kesildi sayilir :P Bizim iste maalesef internet erisimini kapatmislar bircok site icin, birebildigimiz devlet siteleri var birkactane, wikipedia ve nu.nl gibi gazeteler acik o kadar.. Neyse.. iphone ile surekli nette gezdiklerinden, tabii bilide cabuk bitiyor, bir ara kablosu bagladilar, ondan doldurmak icin, bizim tum prizler dolu maalesef bir suru bilgisayar giris cikislari oldugu icin.
Neyse bir gun oglen molasindan donusumuzde, baktik bizim adanin bilgisayarlar ucmus.. ve ayni sekilde yan odanin bilgisayarlarida ucmus.. Bizim canimiza minnet tabii, oturacaz ne rahat. Neyse teknik servisten bir eleman geldi, sordu bir sey oldumu falan diye, baktik Ekrem sey dedi, boyle boyle prize fisi taktim sonra ufak bir elektriklenme oldu.. adam prizi goturdu ve 15-20 dakika sonra geri dondugunde prizin icinden bir atac bulmus XD o da kisa devre olmasina ve boylelikle bizim unitin bilgisayarlarinin ucmasina sebep olmus, atac iyice esmerlesmis o kisa devre olayinda, yapismis birbirine hehehe.. daha sonra arkamizda bulunan tahtaya yapistirip anisina yazi yazdik, resmini cektimde, su an telefonda daha sonra eklerim...
Gecen hafta hep birlikte bowling yapmaya karar verdik, oysa uzun zamandir bir arada bir sey yapacaktik. Mesela ocak ayinda mart gibi bir haftasonu bir yerlere gidleim dedik. Paris dedik, geceleyemem diyenler oldu, Almanya dedik, Koln gibi, orasi guzel degil, kucuk bir yer denildi, Antwerpen, Bruksel dedik, vay efendim orasida zaten cok gorunduk yerlermis.. oyle diye, boyle diye haziran ayina geldik :P Herkesin keyfini bir araya toplamakta baya zorlaniyor insan yani, hani cumbur cemaat bir seyler yapmakta bayagi zor anlasilan. Neyse bazilari once evde isimiz var falan dediler, saat 7 gibi bowling salonunda bulusacaktik, biz bakim bir kac kisiydik, he 6 kisi once birlikte yemek yemeye kadar verdik, eve gidip donunceye kadar zaten o saatte bowling'e gidemezdik. Neyse yine bu Ekrem para cekecegim diye gitti, geri gelmez.. bekle bekle agac olduk, medersem sen git Turk lokantasi vardi, orada yerler diye.. gir iceri ismarla yemegini bizi bekle... Simdi yemek yemekte sorun toplu halde, biz disarda Ekremi beklerken onun tartismasini yapiyorduk, birisi der Turk lokantasi, Sibel der ben et yemem, El Mamma olsun (misirli) Sezer der oranin mutfagi pis, orada yemem ben MacDonaldsa gidek, Dinesh der ben gitmem oraya yagli.. ortada kaliriz, sonunda benim diretmem uzerine La Place'e gittik V&D'nin, hem genelde guzel sebzeleride oluyor oranin :D Neyse o arada da Ekrem arazi.. bulduk onu biraz firca cektik sonra birlikte La Place'de yemegimizi yedik, erkekler araba ile, biz kizlarda otobusle gittik.. Onunda ufak bir bidi bidisi oldu :P Birlikte Zuiderpark'ta bulunan bowling salonuna vardik sayilir..
Millet toplanip edene kadarda oturduk, bir seyler ictik, simardik, ben bir ara koltuktan dusuyordum :D Ucuna oturmustum ne bileyim ucunun yumusak oldugunu, neyse durumu idare ettikte, bizim Sibel'in bir gulusu var, akillara zarar, bir basladimi hep birlikte bizide gulduruyor. hani caktirmadan da yapamiyorsun o yuzden :P hem guluyor, hem anlatiyor falan derken, bowlingimiz basladi, bakayim bayagi bir kalabaliklastik, 11 kisi olmusuz. Orada Ekrem yine yapacagini yapti yahu.. bir ara bir ses duyuldu, baktik Eki 2.80 yere uzanmis, ustelik olugun icinde neredeyse.. topu yuvarliyacagim diye fazla yurumus ve ayaklari kaymis :D boylelikle tabii girmis olugun icine. Ben once Sibel'in kahkahasi ile irkildim, biz gormemistik, o da gormemis zaten ama Eki'nin yerde uzanmasi gulmesine engel olamadi. sanirim bi yarim saat kadar gulmustu :P yok yok abartmiyayim, 15 dakika kadar iste.. neyse bayagi bir eglendik, ama sonlara dogru kolumun kopacak oldugunu fark ettim, ilk baslarda oyle olmuyor tabii.. haa birde oranin disko bowlingi cok meshurmus,.. iyi gidiyorduk, bir anda isiklari kapattilar, boyle gorsellik acisindan hos ama bowling acisindan berbat olan disko isiklarini actilar, artik topu nereye attigimizi goremedik, neyseki son 15 dakikamiza denk gelmisti bu :)
Avrupa kupasi munasebetleri yuzunden de erkekler orada kaldi, bir cafe de toplu halde mac bakmak istediler, ve persembe gunuydu bak simdi animsadim Lahey'de ozel Shopping Night duzenlenmisti (evet burada dukkanlar saat 6 dedin mi kapamiyor iste, ve haftanin bir gunu de saat 9a kadar acik aksam, nerde oyle Turkiyedeki gibi saat10lara 12lere kadar acik olsun :P) Neyse bizde biraz gezelim edelim dedik, aksam eve pestilim gelmisti benden once :P Cok guzel bir gundu yaa...
Sibellisious bize resimleri cdye cekip verecektide, onunda programinin bozulacagi zaman tuttu, neyse artik 2 ay beklemek zorundayiz, zira 2 ay tatile cikti hanimefendi, hatta dun Murat'i uyuz etmek icinse birde sms gonderdi, "senin yerine geziyorum Taksim'lerde" diye :P Ayyy cenem dustu benim yaw..
Ben gideyim, bizim maceralari daha sonra anlatiriz, mesela Chocotoff ambalajlarini top haline getirip, acilan kursun savaslari gibi.. he evet vergi dairesi burasi ne olmus? Isimizden daral geldi bir sekilde eglenceli hale getirmesini sagliyoruz :) Zaten benim de vaktim iyice azaldi ya.. hic birsey yapasim yok.. ha evet, belediye kapanacak simdi ben hala evdeyim..
hadi gorusurum
27 Haziran 2008 Cuma
18 Haziran 2008 Çarşamba
Eskilerden
Kardesimin laptopunu karistirirken bugun, eski resimler gozume ilisti..
Daha bir yerlerde bir suru eski resim var ama bunlar cogunluk resimden scan yapilmis (zaten cogununda kalitesi berbat :D ) Birkac tanesini picasa'ya upload edeyim dedim.
Arghh, bu resimde nereden cikti :P
Istanbul'da sadece ilk okul biri okudum, ve o zamandan hatira kalan ender resimlerden bir tanesi. Cantami dayim Almanya'dan hediye getirmis. O zamanlar zaten formalar siyahmis baksaniza. Annem saclarimi nede guzel orer, kurdela takardi.. O zamanlar saclarim da nede guzelmis be.. O ilk ve tek Turkiye okul maceralarim hakkinda hafizam beni yolda birakiyor maalesef. Aklimda neredeyse hicbir sey kalmamis o gunlere dair :)
Amcam ve 3 kizi, Westerbroekpark, Den Haag, yani bizimkilerin dilinde "Gullu Park" olarak bilinen yer.. Orayada gitmeyeli epey zaman gecti ya, tekrar bir gidip eskileri yaad etmek lazim :)
Az once babama sordum, resim 1982 yilina aitmis. (scanlenmis hali, belki orjinalini bulsam arkasinda senesi yazar :P ) Burada ilk aldiklari araba, zaten cok eski oldugu belli cunku o zamanlar pilaka maviymis..
Diger resimler icin ----> TIKLAAAA...
Bakalim yeni resimler bulursam onlari da daha sonra eklerim..
14 Haziran 2008 Cumartesi
Profesör ve denklemi
Hakase no aishita sûshiki
2006 Japon yapimi bu film bir matematik profesörünü konu alir. Bir tiyatro gösterisi sonrasi geçirdigi trafik kazasi neticesinde hafizasini kaybeder. O günden itibaren bir eylemi sadece 80 dakika kadar yasar ve sonrasini unutur. Ona göre dün her zaman o gösteri olmustur. Artik simdiki zamanda degil, geçmiste yasar. Ona bakmak için evine gelen hizmetçi ve küçük oglu Kök'e (ki bu ismi profesör ona koymustur) matematik bilgilerini aktarmaya çalisir. Profesör matematige asik bir insandir. En sevdigi denklemse Euler'in formülüdür. (Bunu az sonra biraz daha açacagiz).
Filmin sunumu ciktiginda indirip izlemistim ve matematige olan sevgimden dolayi bu güzel filmi Türkçemize kazandirmak istedim. Euler ile üniversitede tanismistik, ama bizim tanismamiz bu filmde olduğu gibi olmamisti. Keske bize ders veren hocalar da bu profesör gibi olsaydi diye içimden geçirirdim, hepimiz birer matematik asigi olarak daha bir zevkle derslere giderdik... Neyse, kollari sivadim, ceviriye basladim ama Türkce matematik terimleri bilgisizligim bana sürekli mani oldu. Ceviriyi iptal ettim ve filmi sildim. Daha dogrusu sildigimi sandim çünkü yaklasik bir sene sonra HDD'nin ucra bir kösesinde karsima cikti. Çeviri duyurusunu açtim DP'ye ve canla basla çevirmeye basladim tekrardan. Önce basit satirlari, bu sefer karsima "amicable numbers, imaginary number, factorial, perfect numbers" gibi terimler geldi. Offladim poffladim ve nihayetinde haziran ayinda feraha kavustum. Çeviri tamamlandi çok sükür.
Filmden satirlar:
Tüm sayılar 1,2,3,4 ile başlayıp,
sonsuza kadar giden tam sayıların çarpımını ifade eder.
Bunları çarptığınızda, toplamı 24 eder.
Yani 24, 4'ün faktöriyelidir.
Bu asal sayılar geceleyin gökyüzünü süsleyen yıldızlar kadar sonsuzdur.
Onları bilindik bir kural yönetmez.
Ben buradayım ve tamamen kendi kendimi idare edebiliyorum.
Yani, aynı sizin gibi, bu sayıların hepsi eşsizdir.
28 böleni topladığımızda bu 28 eder.
Bu mükemmel bir sayıdır.
Bunlar kusursuzluğu şekillendiren çok değerli sayılardır.
Descartes şunu söylemiştir:
"Mükemmel insanlar nasıl nadideyse
mükemmel sayılar da aynen öyledir."
Geçtiğimiz birkaç bin yıl içinde
ancak 30 tane bulunmuştur.
Ama matematiğin asıl amacı bu değil.
Tek gerçek amacı doğruyu kesinleştirmek.
Akıllı gözlerini aç ve cesaret et.
"i", -1'in kare kökü ve bir sanal sayıdır.
(pi), evrenin sonuna kadar sürüp giden bir sayı.
Ve kendini asla gün ışığına çıkarmayan
sanal sayı "i". Ama asıl düzenbaz olan "e"dir.
Bu, profesörün sevgili denklemiydi.
Geceleyin gökyüzünde parlayan tek bir yıldızın güzelliği.
Kocaman bir tarlada tek bir çiçeğin güzelliği.
Tıpkı bunların güzelliklerini nasıl tanımlayamıyorsak
bir denklemin güzelliğini açıklamak da o kadar zordur.
Hala bilmediğim çok şey var.
Ama profesör bana hissetmenin ne kadar önemli olduğunu öğretti.
Dünyayı bir kum taneciğinde...
Ve cenneti yabani bir çiçekle görmek için...
Tut sonsuzluğu avucunun içinde...
Ve ebediyeti bir saatte...
ALTYAZI
2006 Japon yapimi bu film bir matematik profesörünü konu alir. Bir tiyatro gösterisi sonrasi geçirdigi trafik kazasi neticesinde hafizasini kaybeder. O günden itibaren bir eylemi sadece 80 dakika kadar yasar ve sonrasini unutur. Ona göre dün her zaman o gösteri olmustur. Artik simdiki zamanda degil, geçmiste yasar. Ona bakmak için evine gelen hizmetçi ve küçük oglu Kök'e (ki bu ismi profesör ona koymustur) matematik bilgilerini aktarmaya çalisir. Profesör matematige asik bir insandir. En sevdigi denklemse Euler'in formülüdür. (Bunu az sonra biraz daha açacagiz).
Filmin sunumu ciktiginda indirip izlemistim ve matematige olan sevgimden dolayi bu güzel filmi Türkçemize kazandirmak istedim. Euler ile üniversitede tanismistik, ama bizim tanismamiz bu filmde olduğu gibi olmamisti. Keske bize ders veren hocalar da bu profesör gibi olsaydi diye içimden geçirirdim, hepimiz birer matematik asigi olarak daha bir zevkle derslere giderdik... Neyse, kollari sivadim, ceviriye basladim ama Türkce matematik terimleri bilgisizligim bana sürekli mani oldu. Ceviriyi iptal ettim ve filmi sildim. Daha dogrusu sildigimi sandim çünkü yaklasik bir sene sonra HDD'nin ucra bir kösesinde karsima cikti. Çeviri duyurusunu açtim DP'ye ve canla basla çevirmeye basladim tekrardan. Önce basit satirlari, bu sefer karsima "amicable numbers, imaginary number, factorial, perfect numbers" gibi terimler geldi. Offladim poffladim ve nihayetinde haziran ayinda feraha kavustum. Çeviri tamamlandi çok sükür.
Filmden satirlar:
Tüm sayılar 1,2,3,4 ile başlayıp,
sonsuza kadar giden tam sayıların çarpımını ifade eder.
Bunları çarptığınızda, toplamı 24 eder.
Yani 24, 4'ün faktöriyelidir.
Bu asal sayılar geceleyin gökyüzünü süsleyen yıldızlar kadar sonsuzdur.
Onları bilindik bir kural yönetmez.
Ben buradayım ve tamamen kendi kendimi idare edebiliyorum.
Yani, aynı sizin gibi, bu sayıların hepsi eşsizdir.
Bu mükemmel bir sayıdır.
Bunlar kusursuzluğu şekillendiren çok değerli sayılardır.
Descartes şunu söylemiştir:
"Mükemmel insanlar nasıl nadideyse
mükemmel sayılar da aynen öyledir."
Geçtiğimiz birkaç bin yıl içinde
ancak 30 tane bulunmuştur.
Ama matematiğin asıl amacı bu değil.
Tek gerçek amacı doğruyu kesinleştirmek.
Akıllı gözlerini aç ve cesaret et.
"i", -1'in kare kökü ve bir sanal sayıdır.
(pi), evrenin sonuna kadar sürüp giden bir sayı.
Ve kendini asla gün ışığına çıkarmayan
sanal sayı "i". Ama asıl düzenbaz olan "e"dir.
Bu, profesörün sevgili denklemiydi.
Geceleyin gökyüzünde parlayan tek bir yıldızın güzelliği.
Kocaman bir tarlada tek bir çiçeğin güzelliği.
Tıpkı bunların güzelliklerini nasıl tanımlayamıyorsak
bir denklemin güzelliğini açıklamak da o kadar zordur.
Hala bilmediğim çok şey var.
Ama profesör bana hissetmenin ne kadar önemli olduğunu öğretti.
Dünyayı bir kum taneciğinde...
Ve cenneti yabani bir çiçekle görmek için...
Tut sonsuzluğu avucunun içinde...
Ve ebediyeti bir saatte...
ALTYAZI
Leonhard Euler:
En üretken matematikçilerden biri olarak çalışmalarının bütünü 70 cildi aşmaktadır. Euler matematiğin neredeyse bütün alanlarında çalışmıştır; geometri, aritmetik, trigonometri, cebir ve sayı teorisi. Bunlara ek olarak uzay-zaman süreklisi mekaniği, ay teorisi ve diğer pek çok alanda da katkıda bulumuştur. Euler e (Euler sabiti olarak da bilinir) sabiti ile formüller yazan ilk kişidir. Faydasını, tutarlılığını ve bir sanal sayının üssünü almakta nasıl kullanılacağını Euler formülü ile tanımlamıştır.
Euler’in amacı, çokyüzlüleri sınıflandırabilmekti. Ancak bunu yapabilmek için sadece yüzlerin sayısı yeterli değildi; ayrıt köşe sayıları da incelenmeliydi. İşte Euler incelemeleri sırasında bu üç sayı arasındaki bağıntıyı keşfetti. Bağıntının kesin ispatı ise ancak 1847 yılında C.von Saudt tarafından yapılabildi. Bu formül tüm fonksiyonların, eksponansiyel fonksiyonların ya da polinomların varyasyonu olduğu temel analizdeki eksponansiyel fonksiyon tanımının merkez rolünü oluşturur. Formül Richard Feynmantarafından "matematikteki en olağanüstü formül" olarak adlandırıldı. Bunun özel bir hali olan Euler özdeşliği: yani bizim profesörün sevgili denklemi ;)
En üretken matematikçilerden biri olarak çalışmalarının bütünü 70 cildi aşmaktadır. Euler matematiğin neredeyse bütün alanlarında çalışmıştır; geometri, aritmetik, trigonometri, cebir ve sayı teorisi. Bunlara ek olarak uzay-zaman süreklisi mekaniği, ay teorisi ve diğer pek çok alanda da katkıda bulumuştur. Euler e (Euler sabiti olarak da bilinir) sabiti ile formüller yazan ilk kişidir. Faydasını, tutarlılığını ve bir sanal sayının üssünü almakta nasıl kullanılacağını Euler formülü ile tanımlamıştır.
Euler’in amacı, çokyüzlüleri sınıflandırabilmekti. Ancak bunu yapabilmek için sadece yüzlerin sayısı yeterli değildi; ayrıt köşe sayıları da incelenmeliydi. İşte Euler incelemeleri sırasında bu üç sayı arasındaki bağıntıyı keşfetti. Bağıntının kesin ispatı ise ancak 1847 yılında C.von Saudt tarafından yapılabildi. Bu formül tüm fonksiyonların, eksponansiyel fonksiyonların ya da polinomların varyasyonu olduğu temel analizdeki eksponansiyel fonksiyon tanımının merkez rolünü oluşturur. Formül Richard Feynmantarafından "matematikteki en olağanüstü formül" olarak adlandırıldı. Bunun özel bir hali olan Euler özdeşliği: yani bizim profesörün sevgili denklemi ;)
(wiki'den araklanmistir :P)
4 Haziran 2008 Çarşamba
BLD
BLD ne derseniz, bilmiyorum "de Belastingdienst''i (yani vergi dairesi) o sekilde kisaltayim dedim. Bizim bölüm gerçi BT olarak kisaltiliyor (Belastingdienst Toeslagen)..
Geçen sene ekim ayindan itibaren burada çalisiyorum, neyse ki sadece 6 hafta kadar bir süremiz kaldi. Ilk baslarda 2 haftalik bir kurs, ardindan bir sinav ile ise alindik. Simdi surekli bloga yazayim dedim ama araya hep bir seyler girdi bir türlü BLD ye adapte olamadim bitti, gider ayak yazayim baride, hem blog dolsun hem bana hatira kalsin. Bizim basladigimiz dönem iste 37 kisilik bir grupla baslamistik, sinavda kalanlarla falan 25 kisi mi ne kalmistik, simdi baksak bizimle baslayan arkadaslara.. herhalde 10 kisi ha variz, ha yoguz, arada isten atilanlar, kovulanlar, kendi gidenler, is degistirenler falan.. Ise ilk basladigimizda vay bee vergi dairesinde çalisacagiz demistik, elimizden geldigince titiz calisiyor, hata yapmamaya ugrasiyorduk, cünkü bize hata oraninin yüde 5'in altinda olmasi öneriliyordu, iste öyle derken böyle derken.. bir dönem çok iyi çalistigim için kontrol takimina aldilar beni.. ama fazla soft oldugumdan (ki insanlara gidip hatalarini duzelttiriyordum, hata orani tavana vurmasin diye :P ) baktilar ben yeterince gaddar ve zalim degilim, kontrolden cikarttilar hehehe..
Neyse ilk basta diger çalisanlarla kaynasalim diye bizim grubu parçalara böldüler ve 4 odaya yayildik. Sonra bir araya geldik falan derken.. Hangi bir olayi anlatayim yaw?Ekrem'in yüzünden olan kisa devre ve uçan bilgisayarlardan mi? Surinam asilli arkadaslarin nasil Türkçe ögrendiklerinden mi? 2. katta çalisan bir kizin hangi uyrukta oldugunu ögrenmek için bahse girdiklerinden mi? Vraagbrieven yaparken, lastik savaslarindan mi bahsedeyim? Kocaman kocaman insanlar :P Birisi yuksek okulda hala okuyor, digeri universitede bitirme tezi ile mesgul olan insanlarda aramizda oldugunu düsünürsek eger.. Biz çok gurultu çikartiyorduk ya :) Gerci ben pek cikartmamaya calisiyordum, digerlerine göre biraz daha yas olarak olgun oldugumdan, ama arada kaynayip gidiyordu iste :D Grubu birkaç sefer ayirdilar ama.. mignatiz gibi yine bir araya gelip oturduk. Hani isimiz çok sIkici oldugundan, bizde isi kendimizce eglenceli hale getiriyorduk.. Iyiki de oyle yapmisiz, belki kacirdigim bazi imkanlar oldu ama.. çok guzel vakit gecirdik simdi dusunuyorum da..
Ilerleyen zamanlarda is ortamina biraz daha dalacagim.. simdilik bir baslangiç yapalim dedim :)
Geçen sene ekim ayindan itibaren burada çalisiyorum, neyse ki sadece 6 hafta kadar bir süremiz kaldi. Ilk baslarda 2 haftalik bir kurs, ardindan bir sinav ile ise alindik. Simdi surekli bloga yazayim dedim ama araya hep bir seyler girdi bir türlü BLD ye adapte olamadim bitti, gider ayak yazayim baride, hem blog dolsun hem bana hatira kalsin. Bizim basladigimiz dönem iste 37 kisilik bir grupla baslamistik, sinavda kalanlarla falan 25 kisi mi ne kalmistik, simdi baksak bizimle baslayan arkadaslara.. herhalde 10 kisi ha variz, ha yoguz, arada isten atilanlar, kovulanlar, kendi gidenler, is degistirenler falan.. Ise ilk basladigimizda vay bee vergi dairesinde çalisacagiz demistik, elimizden geldigince titiz calisiyor, hata yapmamaya ugrasiyorduk, cünkü bize hata oraninin yüde 5'in altinda olmasi öneriliyordu, iste öyle derken böyle derken.. bir dönem çok iyi çalistigim için kontrol takimina aldilar beni.. ama fazla soft oldugumdan (ki insanlara gidip hatalarini duzelttiriyordum, hata orani tavana vurmasin diye :P ) baktilar ben yeterince gaddar ve zalim degilim, kontrolden cikarttilar hehehe..
Neyse ilk basta diger çalisanlarla kaynasalim diye bizim grubu parçalara böldüler ve 4 odaya yayildik. Sonra bir araya geldik falan derken.. Hangi bir olayi anlatayim yaw?Ekrem'in yüzünden olan kisa devre ve uçan bilgisayarlardan mi? Surinam asilli arkadaslarin nasil Türkçe ögrendiklerinden mi? 2. katta çalisan bir kizin hangi uyrukta oldugunu ögrenmek için bahse girdiklerinden mi? Vraagbrieven yaparken, lastik savaslarindan mi bahsedeyim? Kocaman kocaman insanlar :P Birisi yuksek okulda hala okuyor, digeri universitede bitirme tezi ile mesgul olan insanlarda aramizda oldugunu düsünürsek eger.. Biz çok gurultu çikartiyorduk ya :) Gerci ben pek cikartmamaya calisiyordum, digerlerine göre biraz daha yas olarak olgun oldugumdan, ama arada kaynayip gidiyordu iste :D Grubu birkaç sefer ayirdilar ama.. mignatiz gibi yine bir araya gelip oturduk. Hani isimiz çok sIkici oldugundan, bizde isi kendimizce eglenceli hale getiriyorduk.. Iyiki de oyle yapmisiz, belki kacirdigim bazi imkanlar oldu ama.. çok guzel vakit gecirdik simdi dusunuyorum da..
Ilerleyen zamanlarda is ortamina biraz daha dalacagim.. simdilik bir baslangiç yapalim dedim :)
Canan Abla
Ara sira kuzenle konusurken, Canan ablaya gelir söz. Ayni dünde ondan bahsetmistik, geçenlerde yanina gitmis, hal hatir etmisler v.s. Ben de dedim blogda biraz bu abladan bahsedeyim.
Sanirim 2003 senesi, subat ayiydi. Evet evet, 2003 senesiydi. Ankara'da kar yasadigim ilk seneydi. Hatta 2 hafta boyunca hic gormedigim kadar kar görmüstüm 17 sene sonra.. Kisin Ankara'da ne isim vardi hic sormayin :D Zaten doktor git bir hava al demisti, gide gide oraya gittim bende iste. Ama çok hos 2 hafta geçirmistik, dimi kuzi? Atakule'den Kizilay'a kadar yurumek yokus asagi.. ayaklarimiz karin içinde kismen.. Kugulu Park bir ayri güzel beyazlar içinde. Sonra Sakarya'da bir yere girdik içimiz isinsin diye bir seyler içmek icin. Benim canim Türk kahvesi çekti.. Igrenç otesi bir kahveydi o da zaten.. Simdi hatirlayinca sanki tadini agzimda hissettim tekrardan. Tabii bunlarin Canan abla ile hiçbir alakasi yok.
Böyle Ankara günlerinin birisinde tesadüfen bir dukkana girdik alisveris yapmak için. Yüzünde güller açan, çok samimi, bol pozitif enerji ile dolu (ya da bize o an öyle geldi) bir dükkan sahibi ile karsilastik. Konusmasi çok tatli bir abla.. "Bebegim, canim" gibi kelimelerle süslüyordu satirlarini. Ilk girdigimizde kuzenle bize çok tuhaf gelmisti. Yani müsteriye karsi laubalilik gibi iste. Dükkan küçük ama çok esya vardi íceride.. üstelik bir sey begendigimizde, onun mali pek iyi degil, digerini tavsiye ederim gibi sozler duyuyorduk. Nasil olduysa lafa daldik iste.. Aramizda bir samimiyet oldu. Baktik ki kadinin konusma tarzi gerçekten o kadar tatli. Hani isini severek yapiyor.. hayatindan memnun, yani en azindan bize o sekilde yansitiyordu. Suraya buraya bak derken, o ufacik dükkanda galiba 3 saat kadar vakit geçirmistik. Ben sizi unutmam demisti çiktigimizda.. Aksam eve ellerimiz cantalarla dolu gelmistik, teyzeme anlatmistik Canan ablayi. Hatta o aralar "kadin isterse.." dizisi oynuyordu. Evin hanimi da Canan hanimdi, bizde hizmetcinin $ivesi ile Canan hanim olarak laf ediyorduk ondan.. ki aradan gecen 5 sene de hala o sekilde ederiz zaman zaman :P
Sonra 2004 senesinin yazinda gittik. Kizkardesim ve kuzi ile gezerken, o civarlarda bir de Canan ablanin yaniina ugrayalim, gerçekten bizi hatirlayacak mi dedik. Aradan bir buçuk sene geçmesine ragmen, bizi sadece bir kez górmesine ragmen.. "hos geldiniz, kizlar" demisti. Kuzi yaw sarilmismiydi? onu animsayamadim ben. Ama aradan onca ay degilde, sadece bir hafta veya bir ay geçmis gibi bir his vermisti bize, ayni önceki gibi cantalarimizi tezgahin arkasina birakmistik. Benim yurtdisindan geldigimi de unutmamisti. Tuhaftir, once gittigimizde de, bu sefer gittigimizde de bize davrandigi gibi her musterisine davranmiyordu. Sanki biz dukkan sahibi gibi yayilmistik iyice. Bizi sevdigini anladik ama sevgiden ziyade bir güven hissi uyandirmisiz ki, kasanin oldugu yere dahi oturduk, konustuk..
Canan ablayi anlatmadan önce aklimda birçok sey geçiyordu ama, simdi bir turlu onu anlatamiyor, kelimelere dökemiyordum. Iste gecen kuzi ile konusuyorduk demistim ya. yanina ugramislar yeni yengemizle...
hani ***da canan abla var ya
bide oraya gidelim oradada çok gelinlik var dedím
gezdik vitrinleri
canan ablanın oradan geçtim
tanırmıki tanımazmiki
du bi selam verimm dedim
girdim
ayyyy kadını göreceksin
nasıl kucakladı
ablacım tanıdınmı dedim
tanımammı sen yılda birkerede gelsen
unutmam tanırım seni falan dedi
...senden tavsiye fikir almaya geldik dedim
oda kapının önünden geçen bi adamı çağırıp söyledi
bu benim kenidi kızım gibi sevdiğim bi müşterim dedi...
ben bu Canan hanimi yazim bloga ya :)
iste böyle bir Canan ablamiz var, kismet olursa bu yazda yanina gitmek isterim, beni bayadir görmedi sayilir, tanir mi acaba? Bakalim.. zaman gösterecek :)
Sanirim 2003 senesi, subat ayiydi. Evet evet, 2003 senesiydi. Ankara'da kar yasadigim ilk seneydi. Hatta 2 hafta boyunca hic gormedigim kadar kar görmüstüm 17 sene sonra.. Kisin Ankara'da ne isim vardi hic sormayin :D Zaten doktor git bir hava al demisti, gide gide oraya gittim bende iste. Ama çok hos 2 hafta geçirmistik, dimi kuzi? Atakule'den Kizilay'a kadar yurumek yokus asagi.. ayaklarimiz karin içinde kismen.. Kugulu Park bir ayri güzel beyazlar içinde. Sonra Sakarya'da bir yere girdik içimiz isinsin diye bir seyler içmek icin. Benim canim Türk kahvesi çekti.. Igrenç otesi bir kahveydi o da zaten.. Simdi hatirlayinca sanki tadini agzimda hissettim tekrardan. Tabii bunlarin Canan abla ile hiçbir alakasi yok.
Böyle Ankara günlerinin birisinde tesadüfen bir dukkana girdik alisveris yapmak için. Yüzünde güller açan, çok samimi, bol pozitif enerji ile dolu (ya da bize o an öyle geldi) bir dükkan sahibi ile karsilastik. Konusmasi çok tatli bir abla.. "Bebegim, canim" gibi kelimelerle süslüyordu satirlarini. Ilk girdigimizde kuzenle bize çok tuhaf gelmisti. Yani müsteriye karsi laubalilik gibi iste. Dükkan küçük ama çok esya vardi íceride.. üstelik bir sey begendigimizde, onun mali pek iyi degil, digerini tavsiye ederim gibi sozler duyuyorduk. Nasil olduysa lafa daldik iste.. Aramizda bir samimiyet oldu. Baktik ki kadinin konusma tarzi gerçekten o kadar tatli. Hani isini severek yapiyor.. hayatindan memnun, yani en azindan bize o sekilde yansitiyordu. Suraya buraya bak derken, o ufacik dükkanda galiba 3 saat kadar vakit geçirmistik. Ben sizi unutmam demisti çiktigimizda.. Aksam eve ellerimiz cantalarla dolu gelmistik, teyzeme anlatmistik Canan ablayi. Hatta o aralar "kadin isterse.." dizisi oynuyordu. Evin hanimi da Canan hanimdi, bizde hizmetcinin $ivesi ile Canan hanim olarak laf ediyorduk ondan.. ki aradan gecen 5 sene de hala o sekilde ederiz zaman zaman :P
Sonra 2004 senesinin yazinda gittik. Kizkardesim ve kuzi ile gezerken, o civarlarda bir de Canan ablanin yaniina ugrayalim, gerçekten bizi hatirlayacak mi dedik. Aradan bir buçuk sene geçmesine ragmen, bizi sadece bir kez górmesine ragmen.. "hos geldiniz, kizlar" demisti. Kuzi yaw sarilmismiydi? onu animsayamadim ben. Ama aradan onca ay degilde, sadece bir hafta veya bir ay geçmis gibi bir his vermisti bize, ayni önceki gibi cantalarimizi tezgahin arkasina birakmistik. Benim yurtdisindan geldigimi de unutmamisti. Tuhaftir, once gittigimizde de, bu sefer gittigimizde de bize davrandigi gibi her musterisine davranmiyordu. Sanki biz dukkan sahibi gibi yayilmistik iyice. Bizi sevdigini anladik ama sevgiden ziyade bir güven hissi uyandirmisiz ki, kasanin oldugu yere dahi oturduk, konustuk..
Canan ablayi anlatmadan önce aklimda birçok sey geçiyordu ama, simdi bir turlu onu anlatamiyor, kelimelere dökemiyordum. Iste gecen kuzi ile konusuyorduk demistim ya. yanina ugramislar yeni yengemizle...
hani ***da canan abla var ya
bide oraya gidelim oradada çok gelinlik var dedím
gezdik vitrinleri
canan ablanın oradan geçtim
tanırmıki tanımazmiki
du bi selam verimm dedim
girdim
ayyyy kadını göreceksin
nasıl kucakladı
ablacım tanıdınmı dedim
tanımammı sen yılda birkerede gelsen
unutmam tanırım seni falan dedi
...senden tavsiye fikir almaya geldik dedim
oda kapının önünden geçen bi adamı çağırıp söyledi
bu benim kenidi kızım gibi sevdiğim bi müşterim dedi...
ben bu Canan hanimi yazim bloga ya :)
iste böyle bir Canan ablamiz var, kismet olursa bu yazda yanina gitmek isterim, beni bayadir görmedi sayilir, tanir mi acaba? Bakalim.. zaman gösterecek :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)