11 Ocak 2009 Pazar

Sevmek

sevdim seni bir kere, başkasını sevemem..
deli diyorlar bana, desinler değişemem..

sevgi anlaşmak değildir, nedensizde sevilir..
bazen küçük bir an için ömür bile verilir..

Demişler ya, yaşamayan bilmez diye. Hele ki günümüzde sevdaların sevda olmadığı, tüketim çağında sevgimizi dahi modaya uydurduğumuz, kolayca tükettiğimiz, yenisini kolayca yerine koyduğumuz, kolayca vazgeçtiğimiz. Sevgi bu materyalist dünyada artık varlığını yitirmiş ve maddeleşmemiş midir? Doğum günleri, vay efendim 14 şubatlar, anne baba günleri, bilmem neler.. Ne yani sevdiğin insana sadece o özel günde ilgi alaka göstereceksen, hiç yanına yaklaşma daha iyi.

Seven için her gün 14 şubattır. Seviyorum, aşığım, aşkımdan ölecem.. Ayrıldıktan sonrada ölen kalan kimse olmuyor.. Malum tüketim çağındayız, ölürse, yerine canlı birini alırız, dert mi canım? :) Bence dert, yani ne bileyim. İnsan olarak bazı görevlerimiz var bu dünyada. Bence bunlardan en büyüğü de "sevmek". Ama günümüzdeki gibi sevmek değil. Yani çıkarcı, yani beklentili, yani menfaatci, yani tüketici ve yani yüzeysel. Hepimiz şiirlerde büyülendiğimiz, masallarda okuduğunuz, büyüklerimizden duyduğumuz sevdalara susamış değil miyiz? Ee madem öyleyse, mantık ve kalbimiz neden birbirine zıt gitmekte? Çünkü mantıkta aşk olmaz, aşkta da mantık, öyle değil mi? Eh ne diyelim.. herkes kendi hayatını yaşamakta. Herkes kendi sevdasının peşinde..

Beni bırakın hayal dünyamda yaşamaya devam edeyim. Büyüklerden gördüğümüz sevdaların peşinden koşayım. Çünkü hala gerçekten sevmek var. Sevginin saygının giderek azaldığı bu dünyada, hala bozulmamıs ve saf duygularla, ömür boyu sevebilecek cesaretleri olan insanlar var, çünkü sen varsın.. benim için artık sen varsın ya. Bırakın ben hayal dünyamda yaşamaya devam edeyim..

2 yorum:

  1. "... Hepimiz şiirlerde büyülendiğimiz, masallarda okuduğunuz, büyüklerimizden duyduğumuz sevdalara susamış değil miyiz?..."

    masallara zaman işlemez Aybikeciiim, zaman işlemez... ne kadar modernize edersen et, ne kadar çağdaş yorum katarsan kat, masallar özünde hep ilk anlatıldığı gibidir... zaten bu "öz"dür onları masal yapan...
    ama artık masalları dinleyen kulaklar onun "öz"ünü yürekle değil, hesap makineleriyle ölçüyor, tartıyor, yorumluyor...

    artık masal dinleyen haylaz oğlanlar "yaw bu 7 cüce içindeki kızdan bana ne hayır gelir?", "yaw bu üvey annenin ve iki zalim kızının bile maymunu olan kızı mı seveceğim, tööbe tööbe" diyor :-)

    artık masal dinleyen şeker kızlar "yaw ne diye bu kurbağayı öpecekmişim?" diyor...

    oysa o şeker kızlar bir bilseler ki, asıl masal o kurbağa'yı öpmek ile başlıyor :-)))

    YanıtlaSil
  2. Kurbaga yerine tospa olsa, ve adı Shecky olsa, olur mu fjall? :P

    YanıtlaSil