Bugün bir Nisan, sanki bilmiyoruz da. Sağ olsun etrafımızda ki insanlar bize bu "güzel" günü zaman zaman hatırlatırlar :P Ama aslında bu günün neden "şaka günü" olarak adlandırıldığını bilir misiniz? Fark etmez ben de pek bilmiyorum zaten ama gördüğüm gibi bunun kökenide Hristiyan dinine dayanmakta (mesela Aziz Valentine günü gibi..) Bazı kaynaklara göre Fransa'da 1582 yılında Jülyen vaktiminden, Gregoryen takivime geçiş yapılmış. O vakte kadar yeni yıl 25 marttan 1 nisana kadar kutlanıyormuş, ama zamanın kralı yılbaşını 1 Ocak'a aldırır. Bu yeni yılbaşını unutanlara, ya da kabul etmeyenlere 1 nisanda şaka ve alaycı sebeplerle hediyeler verilirmiş, ya da olmayan eğlencelere davet edilirlermiş. Başka rivayetlere göre Hristiyanlıktan önce olan Pagan inancından kaynaklandığına inanılır. İşte her neyse..
1 Nisan günü bizim Yıldız ile tanışma günümüzdür. Sabah zaten kendisine bir sms atıp, bu günü kutladık ;) Bundan seneler önce tuhaf bir karşılaşmayla tanışmıştık. O zamanlar mühendislik fakültesine yeni başlamıştım. Kütüphaneye giden kapıda Türk olduklarını anladığım 3 tane kız kapılarla boğuşuyordu. O an zaten buraya ait olmadıklarını anlamıştım, zaten öyle olsa, kapıyı itmeleri yerine çekmeleri gerektiğini anlarlardı :P Aradan geçen 5 dakika sonra köşede duran kahve makinasında tekrar karşılaştık. O zaman yanımda bölüm arkadaşları Mehmet ve Orhan vardı. Bir şeklide sohbete başladık ve aslında bunların çok uzaklardan, Almanya sınırına yakın bir şehirden geldiğini ve bizim bölümde okuyan 2 erkek arkadaşımızla görüşeceklerini anlattılar. Ama o 2'si çoktan Rotterdam'a gitmişti, kızların geleceğini unutup. Düşünün yani o zamanlar cep telefonları yeni yeni çıkmıştı. Ve o arkadaşlarda da yoktu :P Neyse biz dedik bari ev sahipliği yapalım ve kızlarla Rotterdam'a gidip biraz gezip, eğlendikten sonra, geri trene bindirip evlerine yolcu ettik... Tabii ertesi gün kızların geldiğini duyanlar çok üzüldü. Ama o garip buluşmadan sonra daha çok görüştük..
Grup gittikce büyüdü. O zamanlar tabii bir de OV'imiz vardı, otobüse, trene, metroya bedava biniyorduk, keyfimize ve kafamıza göre bakmışsın Amsterdam'a, bakmışsın Apeldoorn'a, bakmışsın Eindhoven'a gidiyorduk. O zamanki arkadaşlık da başkaydı ya. İnsanlar sanki daha bir sade ve saf yapılıydı, aralarda çıkarcılar olsa da. Ama işte grup büyüdükce, sorunları da çoğaldı. Vay efendim pikniğe gittiniz de beni neden çağırmadınız. Yok o onu seviyormuş da, diğeri kıskanıyormuş derken.. ve arada evlenen arkadaşlarda olduğundan dağılmalar oldu. Ama biz Yıldız'la bağımızı koparmadık. Hey gidi hey, ne dolu dizgin anlarımız olmuştu. Farklıydı o zamanlar ya, gerçekten farklıydı. An geldi Yıldız evlendi, hayırlı olsuna gittik. Düğün Türkiye'de olduğundan gidemedik. Tabii geçen zaman ve yaşam şartlarından dolayı eskisi gibi görüşemiyorduk. Gençliğimizde birbirimizi görmek veya gezmek için saatlerce trende vakit harcardık ama belli bir zaman sonra, zamanın kıymeti bizim hayatımızada girdi.
1 Nisan benim için şakadan çok bir dönemi anımsamamı, çok hoş arkadaşlıklar kurduğumu.. (aslında her birini anlatsam birer sayfa ayırmam gerekir) bazen pembe dizi anlarımızın olduğu, kötü bazı hatıralara rağmen, genelde çok eğlendiğim bir dönemi hatırlatır bana. Bu yüzden her sene Yıldız'la kutlarız... O benim için her zaman o ilk gün kapıyla boğuşan, uzun boyuna rağmen ona "yer faresi" olarak seslendiğim, hatırladıkca yüzümde bir tebessüm olarak kalacaktır :)